Bizans Usulü Tartışma Mete Yarar

[dropcap type=”background”]K[/dropcap]endi kalesine gol atmayı beceren bir toplum olunca gerçeklerle yüzleşmek de bir o kadar zor oluyor. Hatta bazen her konuşmaya başladığımız cümle de ister istemez savunma yapan avukat gibi oluyor. Kimi zamansa bir de üstüne dayak yemediğimiz kalıyor. Sanki bizim için yazılmış gibi duran müthiş bir söz var;  “her iyiliğin muhakkak bir cezası olacaktır “ 

Açıkçası 2015 ve öncesi ile hesaplaşmadan önümüzdeki dönemi de anlamak zor olacak. Biz zorlandıkça da gol atan atana olmaya devam edecek. En azından bir yerden başlayalım dedim ve konuya girdim.

Kademe kademe bu denli bölünmüşken anlatmak zor olacak ancak sanırım en iyisi süren operasyonlarla ilgili hesaplaşma ile başlamak. Ayrıca bunları sizlere aktaramazsam bu güne kadar karşılaştığım ve aramızda olmayan insanların da hakkı üzerimde kalacak.

Öncelikle çatışma sürecini 7 haziran sonrasındaki yaşanan gelişmelere bağlamak tam anlamıyla bir örgüt bakış açısıdır. Sürecin seçimler sonrasında başlamadığı yaşanan olayların niteliğinden, lojistiğin büyüklüğünden ve yapılanmanın derinliğinden anlaşılmaktadır. Şimdi neden kalekol yapımına bu kadar direnildiğini anlayabiliyor musunuz? Maazallah eğer Dağlıca ve çevresindeki kritik yerlerde bu kalekollar  yapılmamış olsaydı şimdi başka bir konuyu konuşuyor olabilirdik.

Yığınaklanmanın büyüklüğü hazırlığın en az dört yıldan beri sürdüğünü gösteriyor. Açıkçası üst akıl Suriye savaşı ile beraber yaşanacak kurguların içine Türkiye’yi daha en başından dahil etmiş.

Bunu nereden anlıyorsunuz diyenlere cevabım çok basit. Bunu örgütün kamplarda eğitim kitabı olarak kullandığı dokümanlarda geçen öz yönetim modellerinden anlamak mümkün.

Yetiştirilen kadrolar öncelikle Türkiye üzerinden bir Suriye modeli, daha sonra ise Suriye üzerinden Türkiye modeli kurmak üzerine şekillendirilmiş. Yapılanmadaki ayrıntılara baktığınızda, bir yol haritasının izlendiği çok net olarak ortaya çıkıyor, yoksa hiç yanılmamak  mümkün mü? KCK nın pozisyonu soruları bilen öğrenci modeline benziyor. Şehir örgütlenmesi başta olmak üzere yaşanan her bir gelişme, bu şablon model üzerinden gerçekleştirilmiş . Hatta İrlanda ile tıpatıp benzerlik gösteriyor.

Zagros silahının geliştirilmesinden tutun da Kandil’de keskin nişancı bölümü açılmasına kadar her bir olay diğeri ile bağlantılı gözüküyor. Kısa süreli eğitim programları açılması ve bölgeye isim bazında silah gönderilmesi de buna dahil diyebiliriz.

7  Haziran sonrasında eyleme başlandı diyenlere asfalt altlarına gömülen bombaları, şehir bazında her bir barikat modelinin nasıl profesyonel ekipler tarafından yapıldığını, isim bazında güvenlik personeli hakkında nasıl istihbarat çalışması gerçekleştirildiğini ve yerinde denetimlerin hangi yabancı kişiler tarafından yapıldığını sormak gerekir. Bunların ne kadar sürede yapılabileceği de ayrıca sorulmalıdır.

Benim tespitlerime göre dağ kadrosunun Kandil’i varsa şehir yapılanmasının da Rojava’sı var diyebiliriz. Şehir yapılanmalarına malzeme ikmali, eğitim ve personel takviyesi bu bölgeden yapılmaktadır.  Suriye savaşı başlangıcın da sınıra hendek ve duvar örme çalışmaları yapıldığında direncin nedenini de anlamışsınızdır sanırım. Neyse ki devlet aklı bu dirençlere rağmen çalışmalara devam etmiş ve sorunun bir kısmını çözmeyi başarmıştır.

Yaşanan süreçte neye karşı çıkıldıysa sonrasında oradan başımıza bir bela geldiğini düşünürsek, maşallah toplum olarak en hazırlıksız biz yakalanmışız.

İlk yalanı yakalarsak sonrasını da biraz anlamış oluruz. Ayrıca terör sarmalının başlangıcı olarak gösterilen olayı biraz açmak gerekiyor ki kimseyi aptal yerine koymaya çalışmasınlar. Ceylanpınar’da evlerinde uyku halinde şehit edilen polislerimiz ile ilgili konuya açıklık getirmekte yarar var. Bu konu açıldığında örgüt yandaşları olayın muğlakta kalması için oldukça gayret sarf etmektedirler. Bu bile araştırmaya gerek olduğunu ispatlar.

Evlerinde şehit edilen polisler terör örgütünün ima ettiği gibi İŞİDçi oldukları için değil, bölgedeki gençlik yapılanmasının sorumlusunu yakalamada görevli oldukları için şehit edilmişlerdir. Olaya karışanlar planlı olarak Mardin bölgesinden gelmişlerdir. Olayın gerçekleşmesinden sonra dinlemeye takılan görüşmelerde Kandil’deki merkeze sabah 06:00’da faaliyet raporu iletilmiştir. Konuşmanın içeriği incelendiğinde, olayın Kandil’deki merkezinin bilgisi dahilinde yapıldığı net olarak anlaşılmaktadır. Olaydan bahsedilmeden planlanan faaliyetin yerine getirildiği ve silahlar ile kimlikleri alındığı ifade edilmiştir.

Olayı yapanların bir kısmı Suriye tarafına geçmiş, bir kısmı ise olaydan hemen sonra farklı şehirlerde yakalanmıştır. Suçlarını ve planlamanın nasıl yapıldığını itiraf etmişlerdir. Bunlara rağmen bazı kesimler olayın arkasında PKK nın olmadığını ifade edebilmektedirler. Bu olay ve sonrasında arka arkasına yaşanan suikastler ve bombalı saldırılar incelendiğinde aslında hiç bir şeyin spontane gerçekleşmediği net olarak görülmektedir.

Bu kadar açık olan bir konuda toplum olarak hemfikir olamıyorsak nerde olacağız bende bilemiyorum.

Bu yaşananların ilk kırılma noktası ise artık kandırılmamaktan geçiyor. Uyursanız ölürsünüz repliği gibi bende şehir olayları ile ilgili bir repliği söylemek istiyorum.

Barikat senin evinin önüne geldiğinde olayı anlamışsan zaten sen de evini boşaltmaya başlamışsındır. 

Şehir düşerken Bizans’ta meleklerin cinsiyeti nedir diye tartışıyorlar diye dalga geçerken acaba bizler gerçekte neyi tartışıyoruz . Hepimize geçmiş olsun .

Kaynak
5/5 - (6 votes)

Yorum yapın